16 Şubat 2014 Pazar

KASAPYAN’IN KÖŞKÜ



Bir memleket düşünün, sizi yazı ve fikirleriyle aydınlatması gereken aydınlarınız sizin üzerinizde sürekli ve kalın bir karartma yapacak …

Bir memleket düşünün, sizi yazı ve fikirleriyle uyandırması gereken aydınlarınız sizin üzerinize sürekli narkoz salacak..

Bir memleket düşünün, sizi yazı ve fikirleriyle güçlendirmesi gereken aydınlarınız sizi bölük börçük etmeye çalışacak

Hangi birine ne yazacağını şaşırıyor insan….

Bir güç, alayını toplayıverse de önüme, toptan kullansam kelimeleri ve tümceleri….

Bir tanesini bile boşa harcamadan, tek tek ve tam isabetle bütün hedeflere…

Bir görsem ölmeden önce, iskambilden kaleler gibi devrildiklerini birer birer…

İşte en az bu kadar şiştim inanın…..

13 Ağustos 2010 Tarihli Sabah Gazetesinde yayınlanan “Kasapyan Köşküne kim çıkacak” başlıklı makalesindeki açık edepsizlik üzerine Ardıç(yan)(!) efendinin fotoğrafına bir kez daha baktım dikkatlice…

1910’lu yılların Ankara'sından kalma gizli hüzün izdüşümleri bulma ümidi vardı eskici efendisinin suratında… 

Önümdeki ablak ve bön surata bakarken sessiz bir ‘evreka’ çektim içimden... Çünkü hakikat birden serilivermişti gözlerimin önünde. 

Uzman olmaya gerek yoktu hakikate uzanan yolda koca burun deliklerini görebilmek için. Hatta bakan herkes hemen fark edebilirdi bu burunsal doğa ayrıcalığını….

Bu tür deliği geniş haşmetli burunlar çoğunlukla sıcak iklimlerde hava (oksijen) bol girsin diye uyumlanmıştır doğaya.... Hami, Sami ve Afrika ırklarında bu tür burunlar ve delikleri hep kocamandır…

Kasapyanın derdine düşmüş bu zat'ın Arap ve Afrikalı olmadığı kesin. 

Çünkü Afrikani veya Arabi bir familyanın günümüz Türk(!) medyasında yükselmesini bir tarafa bırakın, bir satır bile yazmaları mucizedir.

Sonuçta; “yazdıklarının” ve “burnunun” bir karma sonucunu alırsak, ortaya ‘Pakrudiyanlık’ veya daha yaygın adı ile “Pakrudilik” denen bir “gizli tür” daha çıkıyor…


Yani; 
Gizli Ermeni Yahudiliği... !

En büyük zararı da Ermenilere vermişler.. 

Önce nifak sokmuşlar derinlerden. 

Sonra bir iki provokasyonla yüzlerce yıllık Ermeni Türk beraberliğine kan bulaştırmışlar. 

Neden mi? 

Elbetteki meydanın yalnızca kendilerine kalması için.

Bu günler de PKK olaylarını irdelerken, bu film’i seyretmiştim galiba önceleri demekten kendimi alamıyorum. 

Senaryolar aynı, rejisörler aynı, görüntü yönetmenleri aynı, sermaye aynı, sahne aynı, dekor ve kostümler aynı, montaj aynı, kameraman aynı, aynı, aynı, aynı….

Türkiye’de sanıldığından çok daha fazla olabilirler. 

Hatta Hallaçoğlu’nun savları bile çok yetersiz kalabilir.

Yerel gizlilerimiz şimdilerde kuluçkalarından yeni mahlukatlarını çıkarmaya başladılar. 

Kirli çıkılarını açıyorlar bir bir... 

Bazıları ise bahar geldi sanıp kış uykularından uyanış mahmurluğu içinde topluca homurdanıyorlar inlerinden…

Ne dedikleri anlaşılıyor, ne de yazdıkları… İşin tuhafı henüz kendileri de bilmiyorlar… Ağız dili yerine kan dilini kullanmaya alışık DNA’larının, dil üzerinden gazete sayfalarına aktarabilecek bir becerileri gelişmemiş henüz…

Aman ha homur kardeşler, dırs biraz, yalancı bahar çok tehlikelidir bilirsiniz…. Bir devrimin bir zamanında da, Rusya üzerinden geldiği sanılmıştı bu yalancı baharın…

Ama çok üzülmenize de gerek yok doğrusu, çıkardığınız gürültüler bir iki tavuğu gıdaklatmaya yetiyor….

Eveet, Böylece, Erivan'ın ve ahlaksız iddialarının arkasındaki yaltakçıların görünmez bahçelerinden birine daha ışık düşüyor......


Ve Ardıçyan efendiye bir son söz: 

Bu memlekette hiçbir evin penceresinden Kürt piyanosu atılmayacak dışarıya tamamı? 

Ve başka piyanolarda…

Elbetteki TÜRK PİYANOLARI DA….

Hevesin için de patlayacak homur efendi…..


Ali Aslan DUMANOL



  

Hiç yorum yok:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder